Alejandro Almanza Pereda "Horror Vacui" Enstalasyonu Üzerine İnceleme

 


 

  Alejandro Almanza, 1977 yılında Meksika'da doğmuştur. 2005 yılında El Paso Teksas Üniversitesi heykel bölümünden mezun olduktan sonra New York’a gitmiş ve işlerini Meksika-New York hattında üretmiştir. Fotoğrafları ve heykelleriyle tanınan sanatçı 15. İstanbul Bianeli’ne Pera Müzesi’nde sergilenen 2010’dan beri ürettiği Horror Vacui (Boşluk Korkusu) serisiyle katılmıştır. Sanatçının eserleri, sergi süresince yoğun ilgi ve beğeni görmüştür.


  Esere ilk baktığımızda manzara tablolarının  beton duvarlar arasında hapsolduğunu görmekteyiz. Sanatçı bu durumu "yıkıma uğrayan nesnede güzellik bulmak," olarak ifade etmiştir.

  Çalışmanın konusu doğayı nasıl gördüğümüzle alakalıdır. Doğaya hayranlık duymuşuzdur. Bu ressamlar içinde böyledir ve doğayı en güzel şekilde resmetmeye çalışmışlardır. Sanatçının çalışmasında kullandığı bu resimler insanların duvarlarında görmeye alışık olduğu manzara tablolarıdır. Sanatçı, bu tabloların dünyadaki en yapay yere yani oturma odalarımıza asıyor olmamızı eleştirmiştir. Eser, doğa-insan ilişkisi üzerinden özel ve kamusal alan arasındaki gerilimi konu almıştır.


  Sanatçı bu enstalasyonuyla, tabloların ve insanların duvarlara olan gereksinimine değinmektedir. Her ne kadar doğa bizi büyülesede barınaklara duyduğumuz ihtiyaçtan dolayı doğayı duvarlarla çevrelemekteyiz. Bu düşünce üzerinde yoğunlaşan sanatçı,  duvarda asılı tabloları, tabloların kalın çerçevelerini ve asıldığı duvarın renk tonuna kadar incelemeye başlamış ve tabloları birer heykel gibi görmeye başlamıştır. Tabloların sergilenebilmek için duvara olan ihtiyacıyla insanların barınmak için duvara duyduğu gereksinim arasında bir bağ kurmuştur.  Tablo duvara gereksinim duyacağına, duvar tabloya gereksinim duysa diye düşünmüş ve böylece duvarı tabloya dahil etmiştir.

  Çalışma insanların doğa ile olan ilişkisi üzerinde durmaktadır. Çalışmanın konusunu doğa ve beton arasındaki gerginlik olarak yorumlayabiliriz. Bunun sebebi ise gereksinimdir. Modern inşaat ihtiyaçlarımız gereği doğayı işgal etmektedir.



  Entalasyonda dikkat çeken bir diğer konu ise madde ve kıymet arasındaki ilişkidir. Döneminde çok büyük değere sahip olan tablolar, teknolojinin gelişmesi, daha minimal bir yaşam tarzına evrilmek gibi bir çok faktörle değerini yitirmiştir. Bir sanat eserinin değeri ve güzelliğiyle alakalı belirli fikirler vardır ve sanatçı bu seriyle onları yıkmaktadır. Amacı çalışmanın izleyicide hoş bir etki bırakması değil bakan kişiyi düşündürmesidir. Sanatçı artık hurdalıklarda bile bulabileceğimiz bu eserleri bu şekilde sergiliyerek yıkıma uğrayan nesnelerde insanların güzellik anlayışını sorgulatmak istemiştir.


Sanatçı değerlerin bir dönemden diğerine aktarılırken bir zamanlar tutku uyandıran elle yapılmış resimden bugün büyük maliyetlerle çağdaş, minimal iç mekân tasarımlarında kullanılan betona kadar beğenilerdeki değişimlere işaret etmektedir.

  Seriye adını veren “horror vacui”–“boş alan korkusu ya da antipatisi”–bir resim düzleminin negatif boşluklarını detaylarla doldurmaya dayalı geleneksel bir görsel tekniktir. Sanatçının  çalışmasına bu ismi vermesinin sebebi insanların doğayı kendi isteklerine göre durmadan ve aşındırarak biçimlendirmeleri doğanın kendi döngüsünde ilerlemesine engel olmalarıdır. Tıpkı hayranlık duyduğumuz manzara resimlerini evimizde oturma odalarımıza asmamız ve zamanla değerini yitirmesi  gibi.












Yorumlar

Yorum Gönder